Paltosuzca Editör – Bir Kez Daha, Bir Yıl Sonu Ön Sözü

Merhaba sevgili okur,

İçinde bulunduğumuz yıl göz açıp kapayıncaya kadar, anlamadan geçti. Yılın son sayısını hazırlarken, o da ne, anlamadan, yılın son gününe gelmişiz. Yılın sonuna yeni bir sayı paye etmek isterken, bir baktık ki bu sayıya ön söz yazmayı unutmuşuz. O sebeple, geçtiğimiz senenin son sayısına yazdığımız, yıl sonu ön sözünü, bu sayıda bir kez daha sizlerle paylaşıyoruz, affeyleyin.

‘21’inci yüzyılda zaman zaten son sürat akıyor ön söz okumaya ayıracak vaktimiz yok’ diye mi kızıyorsunuz bana? ‘Dostoyevski’nin romanlarındaki ön sözleri bile okumuyoruz sizin fanzinin ön sözüyle mi uğraşacağız’ diye çemkiriyorsunuz belki de. Ya da belki çoktan bu sayfayı atladınız, diğer sayfalardaki birkaç kısa şiiri okudunuz ve instagram keşfetinizdeki bir dakikalık videolara gömüldünüz, dediklerimden bir haber hayatınıza devam ediyorsunuz.

Yaşam hızlıca akıyor, buraya kadar o pek kıymetli vaktinizi çaldıysam kendimi tanıtayım. İlk sayılarımızda bizleri takip eden okurlarımız hatırlayacaktır, ben Paltosuzca’nın öz söz yazarıyım(ya da yazarıydım). Paltosuzca ile alakalı verilmesi gereken haberler olduğunda buraya gelir, haberleri verir ya da Paltosuzca’nın, ilgili sayısını hazırlarken yayınlamak için elimizde yeteri kadar estetik gücüne inandığımız eser olmazsa, sayfa doldurmak maksadıyla burada bir şeyler gevelerdim.

Şimdi, iki binlerin yirmi üçüncü yılında, hatta bu yılın son günlerinde bir haberimiz var, eminiz ki sizler günlük hayat koşuşturmasında bunu unutmuşsunuzdur, öyleyse verelim haberimizi: Yeni bir yıl geliyor! İki bin yirmi dört. Tüm okurlarımıza, sağlıklı ve mutlu yıllar dileyeceğiz birazdan. Edebiyatla ve sanatla haşır neşir olduğunuz ve Paltosuzca okuduğunuz yıllar da dilemek isterdik ama bu ön sözün yazarı şu dakika itibariyle gerçekleşmeyecek dileklerde bulunmak istemiyor.

Üç sene önce, bir ocak sayısında, kapağımıza not olarak taşımıştık: “Şiirler öldü, öyküler öldü, edebiyat öldü… Bu fanzinin yazarları da kendilerini pek iyi hissetmiyorlar.”

Bu not, okurlarımıza attığımız bir trip değildi! İnsanlığa kızgın olduğumuz için de böyle karamsar ifadeleri Ocak 2020 sayımızın kapağına taşımamıştık, bu bir durum tespitiydi ve zaman bizi haklı çıkardı: Edebiyat öldü, çevremizde kitap okuyan insana hasret kalır halde bulduk kendimizi. Sanat öldü! Bunun, insanlığın ölümüyle bir paralellik içerisinde olduğundan hiç şüphe duymuyoruz.

Sanat dirilip geri gelmedikçe insanlığımız da geri gelmiyor. Kendimizi pek iyi hissetmiyoruz.

Ne güzel arkadaşlarımız vardı bizim, şiirler, öyküler, yazılar yazar; resimler çizerlerdi. Ve konuşurlardı! Edebiyattan ve sanattan aşkla konuşurlardı. Arkadaşlarımız canlıydı, bazen eleştiriyle bazen övgüyle, hep birbirlerini desteklerlerdi. Sonra hepsi edebiyata, sanata küstü ve bu çağın akışına kaptırdı kendini. Diri diri gömüldük ve üzerimize toprak atıldı. Oldukça yalnız bırakıldığımız hissine kapılıyoruz.

Paltosuzca, her ne kadar üç beş arkadaş tarafından yürütülmeye çalışılan, bir zamanlar basılı ve maalesef ki artık internet dergisi olan bir oluşum olsa da; görüyorsunuz işte, önünde sonunda içinde bulunduğu edebiyat dünyasından ve o edebiyat dünyasının göbekten bağlı olduğu toplumdan nasibini alıyor. Deliriyor, gömülüyor yahut yalnız kalıyor. Hayat bir şekilde ama tüm hızıyla idare ediliyor.

Şanslısınız sevgili okurlar! Artık okumaktan itinayla kaçındığınız ön sözler dahi kendilerine yazar bulamıyor. Bu ne bayık şiir ya diye dalga geçtiğiniz şiirler var ya, tebrik ederiz her birinizi, artık hepsi şairsiz! Bu çağda beş sayfayı kim okuyacak abi diye pişkin pişkin konuşup kızdırdığınız öykücüler var ya birçoğu öykü yazmayı bıraktı. Harika resim çiziyor dediğiniz arkadaşlarınız, ressamlığı bıraktılar, bazıları dövmeci açma hayali kuruyor.

Her şey sarpa sarıyor. Görmek istemiyor musunuz?

Ve fakat tekrar aynı noktadayız: Bir inatla yola devam ediyoruz. Sanatın dirilip geri geleceğine olan inancımızı yitirmiyoruz. Ve yine aynı noktadayız: Yazdıklarımızla kimseye sitem etme peşinde koşmuyor, kimseye mızmızlanmıyor ve söylemlerimizi arabeskleştirmiyoruz; sadece durum tespitleri yapıyoruz. Sanat öldü, cümle sonuna ünleme gerek yok, buna bir çare düşünmek zorunda olduğumuzu biliyoruz.

Kelimelerimiz, sizlerin instagram keşfetindeki videolarla yarışabilir mi? Bu kavgayı göze almak durumunda kalıyoruz. Edebiyat bir kavga, sanat bir savaş alanı mı? Öyleyse tam teçhizat hazırlanıp olaya bodoslama giriyoruz.

Biliyoruz, bu söylediklerimizin aksine, sanatı ve edebiyatı yükseklerdeki altın kaplama kulelere hapsetmek istiyorlar. Zücaciye dükkanında fille dolaştığımızı büyük bir keyifle söylemek istiyoruz.

Eski yılın sonundan yeni yılın başına geçmek üzereyken bir karamsar, bir öfkeli ön sözle sizleri selamlıyoruz. Tüm karamsarlığımıza ve tüm öfkemize rağmen yeni yılın veya başka yeni yılların en nihayetinde bizleri edebiyata, yani insanlığımıza kavuşturacağına inanıyoruz.

Acısıyla, tatlısıyla, sevinciyle, öfkesiyle bir yıl bitti, şimdi yeni acılara, yeni tatlılıklara, yeni sevinç ve öfkelere gebe yeni bir yıl var önümüzde. Bizler, Paltosuzca ailesi olarak, herkese mutlu yıllar diliyoruz.

Sanatla haşır neşir olduğunuz ve Paltosuzca okuduğunuz bir yıl dilemeyeceğimizi söylemiştik ve bunu dilemiyoruz. Bunu, sizlerden ısrarla talep ediyoruz.

Ve talep etmeye devam edeceğiz.

Sağlıcakla.

 

Paltosuzca’nın Sürekli Kendini Tekrar Ettiğine Dair Eleştiriler Alan Ön Söz Yazarı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir